İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Hatalar Soruşturma Ofisi Savcılığı'nın, kamuoyunda 'Adnan Hoca' olarak bilinen Adnan Oktar ve kümesi hakkında hazırladığı 3908 sayfalık iddianameden birtakım ayrıntılar gün yüzüne çıkmaya başladı.
İddianamede örgüt, ‘Adnan Oktar Silahlı Hata Örgütü (AOSSÖ)’ olarak isimlendirildi.
Hürriyet'ten Ayşegül Usta'nın haberine göre iddianamede, temelleri evrim ve masonluk zıddı olarak atıldığı belirtilen örgütle ilgili özetle şu tespitlere yer verildi:
25 KİŞİLİK GRUP
1979-1980’de Adnan Oktar şimdi öğrenci olduğu yıllarda etrafındaki birkaç kişi ile 'Adnan Hoca Grubu' ismi altında örgütlenmeye başladı. Üniversite öğrencilerinden oluşturduğu 20-25 kişilik kümeyle etrafını genişletti.
Adnan Oktar, Mimar Sinan Hoş Sanatlar Fakültesi’ne kayıt yaptırmak için İstanbul’a geldiğini söylediği 15 Kasım 1979’da, İstanbul Boğazı’nda Independanta tankeri kazası yaşanmış. Bu olayı ‘Mehdinin zuhur alameti’ olarak anlatmış. Adnan Oktar devamlı Mehdi olduğunu ima eden yaklaşımlarda bulunmuş. Mehdi’nin İstanbul’da çıkacağı, birinci bildirimini Karaköy’de yapacağı, İstanbul’un boğaz semtinde oturacağı, sırtında ben olacağı üzere.
Dinini yaşamak isteyen, fakat din konusunda bilgi sahibi olmayan üniversite öğrencileri ortasından, bilhassa varlıklı ailelerin lise ve üniversitede okuyan çocukları ortasında taraftar bulmuştur. Örgüte iştirak yapacaklarda 'Hüsn-ü Cemal' yani hoş yahut güzel olması, 'İlm-i Kemal' yani eğitimli ve kültürlü olması, 'Mal-i Enval' yani güçlü olması kuralları arandı.
Örgüt mensupları ortasında evlilikler yapılmıştır (1989-1990). Evlenen örgüt mensuplarının aile hayatına geçmek istemesi, kimilerinin çocuklarının olması örgüte bağlılığı azaltmaya başlayınca örgüt başkanı tarafından ‘normal evliliklerin şirk evliliği olduğu, sonlandırılması gerektiği, gerçek Müslüman bayanının en büyük takva sahibi bireyle, yani kendisiyle evlenmesi gerektiği’ talimatı verilmiştir. Bunun üzerine birtakım örgüt mensupları boşanmış ve bayan örgüt mensupları Adnan Oktar ile dini nikâh kıymışlardır.
TESETTÜRE ADNAN HOCA YORUMU
Örgütün birinci devirlerinde katı ve radikal bir İslami anlayış benimseyen Oktar, 90’lı yıllardan itibaren dini istediği üzere yorumlayabilmek için kimi vakit yeni hadisler uydurmuş, Kur’an ayetlerini kendi ideolojisi doğrultusunda istismar ederek faaliyetlerine taraf çizmiştir. Örnek olarak namaz vakitleri ikiye düşürülmüş, dinde tesettürün sırf bikini bölgesini kapsadığı, başörtüsünün her durumda gerekli olmadığı üzere fetvalar vermiştir.
KİBİR KIRMA YÖNTEMİ
90’lı yılların ikinci yarısından itibaren örgüt başkanının talimatıyla ‘turnike’ ismi verilen cinsel sömürü sistemi uygulamaya konulmuş. Adnan Oktar’a nazaran kibirli bayana İslami bildirim yapılamayacağı, bayanların kibirlerinin kırılması gayesiyle birden fazla erkekle alakaya sokulması gerektiği ve bunun günah olmayacağı örgüt mensuplarına inandırılmıştır.
FETÖ SAVCISIYLA GÖRÜŞME
2007’de yeniden benzeri suçlamalarla bir cürüm örgütü belgesi daha hazırlanmıştır. 2008’de örgüt üst seviye yöneticileri tarafından hukuk kümesinde faaliyet gösteren avukatlara ‘Ergenekon soruşturmaları’na iştirak için dilekçe sunulması ve devrin Cumhuriyet Savcısı, FETÖ firarisi Zekeriya Öz’den randevu alınması talimatı verilmiş, görüşmeye üst seviye yöneticiler Tarkan Yavaş ve Halil Hilmi Müftüoğlu katılmıştır. Bu toplantı sonrası, günümüzdeki evraka benzeri suçlamanın bulunduğu 2007 evrakının gidişatı istikamet değiştirmiş ve operasyona dönüştürülmeksizin sonlandırılmıştır.
2018 yılı itibariyle, Adnan Oktar’ın Diyanet İşleri Başkanlığı ve birtakım basın yayın kuruluşlarına yönelik hakaret içerikli telaffuzları ile A9 TV’deki uygunsuz gösterilerle göz önüne çıkan örgüt, operasyon beklentisi içine girmiştir. Bu kapsamda örgüt mensuplarına dijital paklık talimatı verilmiş, politikler, bürokratlar ve siyasilere yakın olan şahıslarla propaganda mahiyetli görüşmeler arttırılmıştır.
