Dünyada negatif faiz dönemi Japonya’nın da politikasını değiştirmesiyle sonlandı


BoJ, 2016’da çoğunlukla güçlenen yenin ihracat ağırlıklı ekonomisine zarar vermesini önlemek ve deflasyonla mücadele kapsamında başladığı negatif faiz politikasına, büyük şirketlerdeki önemli ücret artışlarının ardından son verme kararı aldı.


Banka, kısa vadeli faiz oranlarını yüzde eksi 0,1’den yüzde 0 ila yüzde 0,1 aralığına yükseltti. Böylece, BoJ, 17 yıl sonra yaptığı ilk faiz artırımıyla, dünyanın önde gelen merkez bankaları arasında negatif faiz politikasını terk eden son banka oldu.


BoJ, negatif faiz politikasına son vermenin yanında, 10 yıllık Japon devlet tahvillerine ilişkin getiri eğrisi kontrolünü de sona erdirdi.


Başkan Kazuo Ueda, diğer merkez bankaları gibi kısa vadeli faiz oranlarını hedefleyen “normal para politikası”na dönüşten söz etti.


Faiz oranlarındaki geri dönüş hisse senedi piyasalarını desteklerken, Japon yeni şaşırtıcı şekilde baskı altına girdi. Dolar/yen paritesi 150 seviyesinin üzerine çıktı.


Analistler, yenin tepkisinin muhtemelen belirsiz görünümün bir sonucu olduğunu belirterek, Başkan Ueda’nın başka adımlar atılıp atılmayacağı ve ne ölçüde adımlar beklenebileceği konusunda bir işaret vermediğini anımsattı.


Küresel finansal kriz sonrasında parasal genişleme uygulamasına başlandı


ABD’de mortgage krizi sonrasında 2008’de yaşanan küresel finansal krizin ardından, dünyanın önde gelen merkez bankaları Fed, ECB ve BoJ, faiz oranlarını da “sıfıra yakın” seviyelere indirerek, parasal genişleme dönemine geçti.


Fed, 2008 sonundan 2015 yılı sonunda kadar politika faizi oranını yüzde 0-0,25 aralığında tutarken, diğer merkez bankaları deflasyonun ekonomilerini resesyona sürükleyebileceği endişesiyle faiz oranlarını sıfırın altına çekmeye karar verdi.


ECB, borç vermeyi teşvik etmek ve bölgede ekonomik faaliyeti canlandırmak amacıyla Avro Bölgesi’ndeki bankaların tuttuğu rezervler için negatif faiz oranları uyguladı.


Avrupa Merkez Bankası, 2014’te bankaların merkez bankasında tuttukları mevduat için ödenen faiz oranını yüzde eksi 0,1’e indirerek negatif para politikası rejimine geçerken, Banka Eylül 2019’da da mevduat faizini yüzde eksi 0,5’e kadar çekti. ECB, negatif faiz politikasına Temmuz 2022’de son verdi.


Sermaye akışlarını büyük ölçüde etkilemesi beklenmiyor


BoJ’un kararı öncesinde, Japonya’daki yüksek faiz oranlarının ülkedeki sigorta şirketleri ve emeklilik fonları gibi büyük yatırımcıların yurt dışına yatırdıkları ve geçen yıl sonu itibarıyla 4 trilyon doların üzerinde bulunan sermayelerini çekmelerine yol açabileceği ve bunun da piyasa istikrarı açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği endişesi ortaya çıkmıştı.


Analistler, BoJ’un kararını bir dönüm noktası olarak görürken, bu adımın çok küçük olması ve başka hızlı faiz artışlarının olası görülmemesi nedeniyle, başlangıçta küresel sermaye piyasaları üzerinde çok az etki yapacağını belirtti.


Şu an için sermaye akışlarında büyük bir değişim beklemeyen analistler, büyük bir kısmı yurt dışında bağlanmış durumda olan Japon sermayesinin geri dönmesi için ülkede faizlerin çok daha fazla artması gerekeceğini kaydetti.


Toplu iş sözleşmeleri daha fazla fiyat baskısına işaret ediyor


Japonya’da ücretlerde gözle görülür bir büyüme, faiz oranlarının yükselmesinin koşuluydu. Ancak, son 33 yılın en yüksek seviyesine ulaşan ücret artışlarının ardından bazı analistler, enflasyonist baskının artması tehlikesine dikkati çekerek, artan ücret ve fiyatların potansiyel olarak tehlikeli bir enflasyonist spirale yol açma olasılığını anımsattı.


Analistler, faiz oranlarındaki geri dönüşe rağmen Japonya’da finansman koşullarının son derece gevşek kalmaya devam ettiğine vurgu yaparak, bunun da enflasyonu daha da güçlendirebileceğini kaydetti.


BoJ, aslında canlandırmak istediği iç talebi baltalama riskiyle de karşı karşıya. Japonya’da ev sahiplerinin yüzde 80’i mülklerini piyasa faiz oranlarına dayanan kredilerle finanse ediyor. Bu nedenle faiz oranlarındaki keskin bir yükselişin hane halklarının geri ödemelerini hızla artırması ve dolayısıyla tüketimi azaltması muhtemel görülüyor.


Birçok uzman ve yatırımcıya göre BoJ temmuz ayına kadar yeni faiz adımları atmayacak. Analistler, ücret görüşmelerinden iyi bir sonuç çıkmasının iyi bir haber olsa bile tüketimde keskin bir artışın beklenmemesi gerektiğini belirterek, BoJ’un bir dizi hızlı faiz artırımı yapmasının olası olmadığını ifade ediyor.


Faiz oranlarındaki geri dönüşe rağmen Japonya’da finansman koşulları son derece gevşek kalmaya devam ederken, bunun da enflasyonu daha da güçlendirebileceği aktarılıyor.

Başa dön tuşu