Sarar Şirketler Kümesi İdare Heyeti Lideri Cemalettin Sarar, 18 Mayıs'ta meskenlerinde eşi Zehra Sarar ile yaşadıkları soyguna ait, “Zehra Hanım çok direndi. Bu direnmesinin sonunda ikimizi de bağlayıp yere yatırdılar. 'Kasada ne varsa alın götürün' dedim. Zehra Hanım olmasaydı kurtulamazdık. Öteki bir bayan olsa elini çıkaramazdı” dedi.
Sümer Mahallesi'ndeki konutlarında gazetecilere açıklamalarda bulunan iş insanı Cemalettin Sarar, ramazan ayında hüzün verici bir olay yaşadıklarını söyledi.
Yaşadıklarını anlatan Sarar, hırsızlık olayına ait olarak şöyle konuştu:
“Zehra Hanım çok direndi. Bu direnmesinin sonunda ikimizi de bağlayıp yere yatırdılar. 'Kasada ne varsa alın götürün' dedim. Zehra Hanım olmasaydı kurtulamazdık. Öbür bir bayan olsa elini çıkaramazdı. Kasayı alıp götürdüler. Ölçüsü bilemiyoruz. Yüksek ölçüde diyebiliriz. Yüklü ölçüde döviz istediler. Bir milyon avro ve bir milyon dolar istediler. 'Hepsi fabrikada' dedik. 'Kasada ne varsa al git' dedim. Kasanın içinde dövizlerimiz vardı. Zehra Hanım'ın dövizleri ve ziynet eşyaları vardı. Başta İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, Valimiz, Emniyet Müdürümüz, bakanlarımız bu işe eğildiler ve muvaffakiyetle yakaladılar. İnşallah diğer arkadaşlarımıza, kimsenin başına gelmesin.”
Evinde yabancı asıllı çalıştıracaklara ihtarlarda bulunan Sarar, “Emniyete haber vermeden yabancı asıllı insanları almayın. Yabancı çalıştırmak çok âlâ fakat bu türlü şeyler olunca… Buna misal bir sürü şeyler oldu. Daha evvel de ülkemizde yaşandı. İnsanları katleden birileri bile oldu” sözlerini kullandı.
Eşinin daha çok direndiğini ve zanlıların onu darbettiğini belirten Sarar, şüphelilerin kendisi yerdeyken üzerine bastığını anlattı.
Cemalettin Sarar, olayla ilgili olarak kendilerini arayıp “geçmiş olsun” dileğinde bulunan herkese teşekkür etti.
'ANAHTARIN DA KASANIN DA YERİNİ BİLİYORDU'
Zehra Sarar da o gece teravihin akabinde konuta geldiğini söyledi.
“Kış bahçesinde eşimle oturuyoruz. Sularımızı, haplarımızı içtik” diyen Sarar, şunları kaydetti:
“Başımı çevirdiğimde iki siyah giysili, yalnızca gözleri gözüken iki adam… 'Cemalettin bunlar kim?' dedim. 'Sus' dediler. 'Sus' deyince 'Cemalettin Bey'e latife mı yapacaklar, bu türlü de latife mı olur?' diye düşündüm. İrkildim, tuhaf oldum. Cemalettin Beyefendi bana gerçek döndü, biri o sırada üst hakikat çıkıyordu. Biri beni, başkası de eşimi etkisiz hale getirip siyah plastik kelepçeyle ellerimizi ve ayaklarımızı bağladılar. Ben direndim. 'Ramazan mübarek günde hiç Allah endişeniz yok mu?' diye direnmeye başladım. Ayaklarım bağlı olduğu halde kurtulmaya çalıştım. Cemalettin Bey'i üst çıkardılar. Bana daima kasanın anahtarını sordular. Fabrikanın kasasında olduğunu söyledim. 'Kasayı olduğu üzere götürün' dedim. Natürel eski hizmetçi (Lulia D.) anahtarın da kasanın da yerini biliyordu.”
Sarar, zanlıların direkt kasanın bulunduğu odaya gittiğini tabir etti.
Kasayı boşaltan şüphelinin, bunun dışındaki kıymetli eşyaları da aldığını söyleyen Sarar, “Daha sonra beni de üst çıkardılar. Cemalettin Bey'i yüzüstü yere yatırmışlar. Bana da 'Yat' dedi, ben biraz direndim. Ellerimizi ayaklarımızı geriden tekrar bağlayıp birbirimize bantla bağladılar. Üzerimizden kilitlediler. Ses kesildi” diye konuştu.
Zehra Sarar, evvel sağ kolunu ipten kurtardığını, daha sonra çekmecedeki makasa yanlışsız atak yapıp eşiyle birbirlerinin iplerini çözdükleri anlattı.
'ESKİ HİZMETÇİ İKİ AY KEŞİF YAPMIŞ'
Güvenlik görevlilerini aradığında çalışanın 3 zanlının peşinde olduğunu öğrendiğini lisana getiren Sarar, şu bilgileri verdi:
“Bizi kim kurtardı, kapı nasıl açıldı, sonrasını hatırlamıyorum. Eskişehir Valisi Özdemir Çakacak ve Emniyet Müdürü Engin Dinç geldi. Hastaneye gittim. Makus bir gece geçirdik. Allah kimseye bu türlü bir şey yaşatmasın. Beni darp ettiler lakin direndim. Elimi ve kolumu bağlayan, eski hizmetçinin kocam diye tanıttığı sevgilisiymiş. Aksanından, ses tonundan o olduğunu anladım. Gözlerinden tanıdım. Ben silah görmedim lakin elinde kama üzere bir şey vardı.
Eski hizmetçi iki ay boyunca buraların keşfini yapmış, işi buymuş. Öleceğim aklıma gelir, o denli bir şey aklıma gelmezdi. Biz burada çok güvenlikli olduğumuzu düşünüyorduk. Soyguncular çıktıklarında kapıyı kapattılar, o an yalnızca kurtulmayı düşündüm. Ruhsal olarak çok etkilendik. Allah kimseye göstermesin bu türlü bir olayı. Hala ürküyorum, o anlar aklıma geldiği vakit bütün tüylerim diken diken oluyor. Konutta üst tek çıkmaya korkuyorum.”
Konutlarındaki güvenlik tedbirlerine de değinen Sarar, daha sıkı önlemler alacaklarını söyledi.
'KARŞIDAN KENDİSİNE KAPI AÇMIŞ'
“Evde ne kamera ne alarm ne bekçi var” diyen Sarar, şunları tabir etti:
“Kapıda iki bekçi var. Biz inançtayız diye oturuyoruz. Adam karşıdan kendisine kapı açmış. Oradan elini kolunu sallayarak girdi. Anahtar kapının üzerinde. Moldovalı hizmetçi giderken aslında anahtarı yanında götürmüş. Teslim etmedi. Çalışırken sevgilisiyle bayan kendi ortalarında güya arbede etmiş. Gece 02.00-03.00 üzere binmişler otomobile gitmiş, bir minibüsleri vardı. İki yıl evvel iki ay kadar çalıştılar, bu müddette planladılar herhalde. Onlardan çalıştıkları müddette kuşku etmedik. Sonra anladık ki onların yerine gelen bayanı takip etmişler. Bir gün çalışan bayan geldi, 'Birisi beni takip ediyor.' dedi. Daha evvel Moldovalı hizmetçinin saçları sarıydı ta ki bu olaya kadar, sonra siyah yapmış saçlarını. Natürel orada otobüsler duruyor, personeller akın üzere giriyor ya o, onların ortasına karışmış girmiş.
Herkes fabrikaya giriyor. Bir tek bize gelen iki bayan buraya hakikat yöneliyor. Onlar bayağı bir araştırma yapmışlar. Benim için çalınan her şey özel.”
Zehra Sarar, merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in armağan ettiği altın yoncalı iki saatin de çalınan eşyalar ortasında olduğunu söyledi.
Failleri bir an evvel karşısında görmek istediğini belirten Sarar, “Ben de onu birebir formda yere yüzükoyun yatırıp üzerini tekmeleyeceğim. Emniyete de söyledim, geldiği vakit ona birebirini yapmak istiyorum. Bizi neden öldürmediler bilmiyorum, ben bayanı tanıdım gözlerinden. Sanırım onları tanımadığımızı düşünerek bizi öldürmediler. Sesinden, gözünden tanıdım. Niyetleri olsa öldürürlerdi, ellerinde her şey vardı. Bundan sonra olağan hayatımızda hiçbir değişiklik olmayacak. Kaldığımız yerden devam edeceğiz. Konut son sistem muhafaza sistemi yapılacak. Bir tek değişiklik o olacak” sözlerini kullandı.
